appropriate ...

  1. Verb, Law ...'i üzerine geçirmek
uygun, münasip, yerinde.
an appropriate example: uygun bir örnek.
an appropriate dress:
münasip bir giyim.
an appropriate remark: yerinde bir söz/ihtar.
özgü, has, mahsus, ait.
Each played his appropriate part: Herkes kendi rolünü (kendine ait rolü) oynadı.
ayırmak, tahsis etmek.
The government appropriateed a large sum of money for building hospitals:
hükümet hastane yapılması için büyük para ayırdı.
kendine maletmek, benimsemek.
(sahibinin rızası olmadan) almak, gasbetmek, zaptetmek, müsadere/istimlâk etmek, zimmetine geçirmek.

The minister was found to have appropriated a great deal of government money.
çalmak, (ufak çapta) hırsızlık yapmak.
yerinde Adjective